Uzun zaman önce çok okuyup çok gezenler anlatacak demiş ve ilk röportajımızı yayınlamıştık. Uzun bir aradan sonra hem blogu, hem spora olan düşkünlüğü hem de beni kıskandıracak kadar çok gezmesi ile dikkat çeken Tolga Özek konuğum oldu. Bildik soruları sordum, bilmedik cevaplar aldım.

Tolga Özek
Tolga Özek

Tolga Özek Röportajı

Gezi, gezmek sana ne ifade ediyor? Alıp başını gitme, kaçma,uzaklaşma, yeni yerler görme, yeni insanlarla tanışma yenilik-rutinden çıkma, hangisi?

Gezmek benim için kaçmak demek… İlla yurtdışı seyahatleri için değil, haftasonu bir doğa yürüyüşü de olabilir bu. Uzaklaşmak, gitmek, özgür olmak, stres atmak, insanlar tanımak, yeni yerler görmek… Asıl önemlisi belki de sabit olmamak. Sabitlikten ve monotonluktan iş hayatında bile hoşlanmayan biri için, uçağa, otobüse, arabaya bindiğin an başlar bu kaçış hikayesi. Genelde insanlar tatile gittikleri andan itibaren şu kadar süredir tatildeyiz derler ama bu benim için seyahati gerçekleştirdiğim araç ile başlar. O araçta yaşananlar da bu kaçışın bir parçasıdır, hikayenin detaylarında yerini alır.

Bugüne kadar gittiğin yerler arasında seni en çok etkileyen, en beğendiğin yer neresi? Neden?

Beni tanıyanlar bilirler, 2000 yılından bu tarafa bir rüyam, hayalim vardı. O da İrlanda’ya gitmekti. 2006 yılında zorlu bir vize mücadelesi sonrası bunu başardım. İrlanda’ya gitmek THY’den bilet almak dışında pek kolay değil. Gerek vize süreci ki 9 hafta sürdü, ilk planlamamı kaçırdım ardından elçilikten aradılar, gider misin dediler tabi havaya uçtuğum bir andı 🙂 İrlanda’da dediğim gibi uçak bileti dışında eğer sadece Dublin’de kalacaksanız oteli ayarlarsınız internetten ama zümrüt adayı görmenin en iyi yolu tur satın almak. Ben de öyle yaptım ve CE Tours’tan Taste of Ireland turu satın aldım. Dublin’de başladı yolculuğumuz ardından Kilarney, Shannon ve aralarda onlarca güzellik.

Gezimizin her anı muhteşemdi, örneğin bu röportajı okuyan arkadaşlar belki de internette daha fazla resimlerini bulabilirler, bir Bunratty Castle bir Blarney Castle, Muckross House, Cliffs of Moher… Özellikle son ikisini görmeden bu diyarı terk etmemek lazım, müthiş bir huzur, temiz hava, dar yollar, çok farklı bir bira, bu arada çayı da çok hoşuma gitmişti Barry’s Tea. Dublin’de de gezilecek pek çok yer vardı, Guinness Beer Store House’a mutlaka gitmek lazım, Temple Bar keza…Liffy’nin yanında oturup kahve yudumlamak bile minik bir detay gibiydi ama şimdi çok değerli olduğunu anlıyorum. Parklarda zaman geçirebilirsiniz. Bu geziyi blogumda yazmıştım ama keşke diyorum özellikle 2009 dan önceki seyahatlerimi gerçekleştirdiğim dönemde blog kavramı içime daha çok işleseymiş ve bunları
paylaşsaymışım.

Bugüne kadar gittiğin yerler arasında sakın gitmeyin diyeceğin bir yer var mı? Neden?

Bu soruya pek bir cevabım yok aslında, gittiğim ülkeler arasında sadece Singapur seyahatimde arkadaşımla Malezya’ya geçelim demiştik, vize yok malum. Sınırdan geçtik, ilk girişteki şehir adını bile unuttum, o kadar kötüydü ki, çok fazla kalmadan geri döndük, gezimizin o gündüzünün heba olduğunu hissettik.

Ben de alıp başımı gitmek istiyorum diyenler için tüyoların var mı?

Tüyolarım var, dediğim gibi gezmek sadece yurtdışına gitmek olarak görülmemeli. Doğa yürüyüşlerine katılıyorum Ankara’da… İnternette bu konuda grupları takip edebilirler, Gökhan Koçak rehberle çok güzel yürüyüşlere katılıyoruz, dilerim Ankara’dan röportajı okuyanlarla tanışma fırsatımız da olur. Yurtdışına gelince, öğrenci arkadaşlara tavsiyem Workn’Travel, Gençlik Kampları bunları mutlaka değerlendirin. Havayollarının programlarını
takip etmek lazım, vizesi olmayan yerlere gitmek gerek, mesela Hırvatistan çok güzeldi. Öğrendiğime göre Ankara-Moskova Anadolujet uçuşları başlıyor, Rusya’ya gidilebilir, Uzakdoğu, Brezilya-Arjantin buralara vize yok, fırsatları kaçırmamak lazım.

Son olarak klasik bir soru çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?

Birbirini tetikleyen kavramlar bence bunlar ama illa birini seçeceksin dersen kesinlikle çok gezen. Çünkü ne kadar okursan oku, ne kadar internetten resmine bakarsan bak, radyodan tv den görürsen gör, her şey yerinde güzel. Gözün bizzat görmesi ile aracılar arasında fark var, ama şu kesin, geziler öncesi iyi bir tarama yapmak, detaylara hakim olmak gerek ama yine de hep derim, biraz da bilmeden gitmek lazım, biraz tesadüflere bırakmak lazım.

———————

Ne zaman yeni bir gezi planı yapsam Tolga’nın kıskançlığı ile yüzleşmem gerekiyor, aynı durum onun için de geçerli. Sanırım bu bir hastalık gibi.

Benimle aynı bulaşıcı hastalığı taşıyan sevgili arkadaşıma anlattıkları ve fotoğrafları için teşekkür ederim.

"Çok okuyan mı bilir çok gezen mi?" diyerek yola çıktım, hala cevap arıyorum. Hayallerimin peşinden yolculuklara çıkıyor, deneyimlerimi blogumda, gazete ve dergilerde paylaşıyorum. Gezmeyi, okumayı, yazmayı ve hayal kurmayı seviyorum.

1 Yorum

  1. 🙂 Bense kesinlikle gidilmesi gereken yerler arasında Malezya’nın adalarını, hayatta en son gidilmesi gereken yerler arasında İrlanda’yı sayarım 🙂

    Malezya’nın o ufacık adalarına gittiğinizde kendinizi gerçekten dünyanın öbür ucundaki cennette hissediyorsunuz. Turkuaz rengi sular, bembeyaz kumsallar, rengarenk su altı canlıları, dünyanın hızından haberi olmayan yerli halk..

    İrlanda ise buz gibi, yeşil renk dışında başka hiç bir güzelliğinin olmadığı, bir pub ülkesi.

    Ama yine de dünyanın her yeri gezip görülmeye değer, dönülecek yer ise kesinllikle Türkiye!

Yorumunuzu Yazın